Karaman İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Regaip Kandili Törenleri

Recep ayının ilk perşembesinden bir veya on gün evvel şehrin özellikle erkek çocuklarında büyük bir telaş görülürdü.kendilerine göre, küçük tef, kaval gibi saz aletlerini sağlamaya uğraşırlardı.Bazıları da ,çeşitli renklerle boyanmış kağıtlardan muhtelif modellerde yapılan, attar ve bakkallarda satılan,Şivlili denilen fenerleri babalarına satın aldırttırırlarıdı.Akşam vaktinin gelmesini heyecanla bekleyen çocuklar, akşam yemeğini yer yemez, sağlayabildiği saz aleti veya şivlili fenerleri ile hemen sokağa fırlarlardı.Her semtin çocukları bir gurup oluştururlar,davul, tef veya kavalı olanlar bu saz aletleri ile, olmayanlar da maniler söyliyerek ve ellerindeki şivlili fenerleri ile gelişi güzel, bir hay huy ve curcuna havası içinde sokak aralarında dolaşırlar ve mahalle meydanında eğlenirlerdi.Bu arada guruplar coplar ve değneklerle, diğer semt guruplarını baskına uğratmaya ve döğüşmeye giderlerdi.

Dövüş, kavga başlar, birbirlerinin saz aletlerini, fenerlerini kapmaya ve kırmaya uğraşırlardı.Tabidir ki bu arada cop ve değneklerle yaralananlar da eksik olmazdı.Bu süretle Perşembe gününün akşamına kadar , bazı akşamlar sakin ve neşeli,bazı akşamlar da döğüşlü, kavgalı ve feryatlı eğlenceler devam ederdi.Şivlili fenerlerine dair de şöyle bir tekerleme söylerlerdi.

Şivlili şivlili şişirmiş
Ergen oğlu pişirmiş
İki çörek, bir börek
Bize armağan gerek.

Bu tip kavgalı ve döğüşlü eğlenceleri tertip edenler mahallenin haylaz ve haşarı çocuklarıdır.

Diğer taraftan, uslu, ağırbaşlı kız ve erkek çocuklar da, mahallelerinde elverişli veya izin veren bir komşunun avlusuna, bir duvar dibine DEDE yaparlardı.

Bu dede; kerpiçten, üçgen şeklinde, kaidesi 50-60 cm., boyu da 70-80 cm. kadar, piramidimsi, küçük bir yapıdır.Bu yapının her yanı , çocuklar tarafından uzun bir zamandan beri biriktirilmekte olan , renkli porselen tabak ve renkli petrol lambaları kırığı yapıştırmak suretiyle süslenmiştir.Bu porselen ve cam parçaları, çocuklar arasında cıncık adıyla anılır.dedenin yapılmasına çocukların dışında , dede yapılan evin veya komşuların yetişkin genç kızları da yardım ederler.

Her akşam sonu, çocuklardan bir veya bir kaçının beraberinde getirdiği fener mumları, dedenin üzerine veya kenarlarına dikilerek yakılır, şivlili fenerleri sağlayabilenlerin renkli şivlili fenerleri de bir yere asılarak, dedenin etrafı ışıklandırılmış olurdu.

Çocuklar dedenin etrafına, yarım ay biçiminde sıralanarak otururlar ve dedeye, özel, acaib tekerlemelerini, koşmalarını hep bir ağızdan söyliyerek coşar, adeta cezbeye gelirlerdi.

Bu tekerlemelerden derleyebildiğimiz birkaç tanesi aşağıdadır:

Bir kavurga kavurdum
Dam başında savurdum
Emmim oğluna duyurdum
Emmim oğlu Musaaaacıııık
Elleri kolları kısaaaacıııık

Aşşa çarşı çamur ooolmuuuuş
Baklavalar hamur ooolmuuuuuş
Şamkapı’ya gavur geeelmiiiiş

Eşşeğimin kuyruğunu kamçı mı sandın
Kamçı mı sandın
Kamçıyı tanlar, bir gelin ağlar
Zülüfünü yağlar
Lailahe illallah
Hasebi nesebi Celil Allah
Şeyhin oğlu Feyzullah
Feyzullah’ı napmalı?
Damdan dama atmallıııı

Bu sonson örnekten daha birkaç tane vardır.Her tekerleme başlangıcında, eşeğin dış azalarından birisi dile getirilerek:“Eşşeğimin kuyruğunu kamçı mı sandın?” “Eşeğimin gözünü ayna mı sandın” “Eşşeğimin karnını davul mu sandın” “Eşeğimin ayağını dikme mi sandın”şeklinde düzenlenir.Diğer mısralar yukarıdaki misale uygun olarak aynen tekrarlanır.

Bununla beraber, eski söylentilere göre;Göçüm yılı 334 de ölen ve Şeyh Şibli adı ile meşhur olan,büyük mutasavvıf Ebubekir Muhammed Şibli bir gece uykuda iken, rüyasında Hz. Muhammed ‘in Recep ayında ana rahmine düştüğünü beyan eden bir sır alır.Hemen uyanarak sevinçle kalkar,elbisesini giyip zaviyesinden dışarı çıkar, civardaki komşu evlere birer birer uğrayıp “şibli, şibli” diye seslenerek , rüyasını evlerdeki kişilere anlatır.Ev sahipleri de,bu iyi haberin müjdeleyicisi Şeyh’e memnuniyetlerinin bir ifadesi olarak, münasip yiyecekler vermişlerdir.

Acaba Reğaib Kandili sebebi ile çocukların , şivlili fenerleri ile dolaşarak ve “Şivlili şivlili şişirmiş”mısrası ile başlayan manileri söyleyip, yaptıkları bu eğlencelerin kökü Şeyh Şibli ye mi dayanıyor? Şeyh Şibli de kendinin alacalı kağıtlarla muhafaza edilebildiği feneri ile ve “Şibli, şibli” diye gezmesinin bir hatırası ve her yıl aynı günlerde bu büyük müjdenin bir ihyasıdır? Şivlili denilen kağıt fenerin adı da Şibli feneri iken zamanla Şivlili olarak mı tahrife uğramış?Bunu kesin olarak tespit imkanını bulamadık.

Recep ayının bir özelliği de mum yakma adetidir.Bu ayan ilk Perşembe günü irili ufaklı ve bazen de renkli fener mumları ile dolu olmasıdır.Her aile reisi mali durumuna göre , birkaç düzine mum alır evine götürürdü.

Bu mumlardan birkaç tanesini de evin çocukları dedenin başına takarlardı.

Perşembe günü ikindi namazından sonra,her cami ve mescidin kapısı önüne, imamın oğlu veya bir komşu çocuğu, bir boş kalbur veya sele koyarak etraftan gelecek hayır mumlarını beklerler. Artık her ailenin bir sepet veya seleye koyarak , elleri kınalı kız ve erkek çocukları vasıtasıyla gönderdikleri mumlar , bu çocuklar vasıtasıyla her cami önündeki selelere birkaç tane olmak üzere konulurdu.Bu suretli camilerin aydınlatmada kullanacağı mumlar da sağlanmış olurdu.

Çocukların bu şen – şakrak coşuş ve neşelerini , mahallenin gençleri ve kadınları da etraftan zevkle izlerlerdi.

Bazen de, sokak aralarında dolaşan haylaz guruplar,dedenin bulunduğu eve baskın yaparak, çocukların çığlıkları arasında dedeyi yıkıp kaçarlardı.Bu gibi baskınları önlemek amacıyla, ekseriya semtin delikanlıları dedeye göz-kulak olurlardı.

Bu neşeli eğlenceler,kandil perşembesinin gecesine kadar devam ederdi.

Kandil perşembesine girilen akşam, her evin büyüklü küçüklü hanımları ellerine kına yakarlar; ellerine kına yakılmasından çekinen küçüklere de, uyuduktan sonra habersizce kına yakılırdı.Sabahleyin uyanan bu çocuklar,ellerindeki bu güzel kına rengini görünce çok sevinirlerdi.Kandil gecesine gelindiğinde,erkeklerden başka herkesin eli kınalanmış olurdu.

Perşembe gününün gecesi dedenin yıkılacağı gündür.O gün elleri kınalı çocuklar, evlerinde pişirilen pişilerden birkaç tane getirirler,bunları hep birlikte yiyerek yine dedenin etrafında eğlencelerine devam ederlerdi.vakit ilerleyince hepsini büyük bir heyecan sararak.dedenin yıkanma töreni için hazırlıklara başlardı.Dede yıkılacağında, ya hep birlikte veya açıkgöz bir veya iki kişi dedenin yan bacağından asılarak dedeyi yıkarlardı.Dedenin yıkılması ile birlikte bir kahkaha tufanı dedenin etrafını sarar.Daha sonra getirilen yiyecekler hep beraber yenilerek, gelecek yıl aynı törende bulunmak temennisi ile, mutlu bir vaziyette çocuklar evlerine dağılırlardı.

Dedenin yapılıp sonra zevkle yıkıldığının sebebine gelince;bu iş, Türklerin putçuluktan İslamiyet'e geçişlerinin, putu yıkmakla bundan büyük bur mutluluk duyduklarının sembolik bir ifadesi gibi telakki edenlerin sayısı epeyce kabarıktır.